İzlenmesi Gereken 10 Dizi
Hiç sizden konusuyla akılları baştan alacak aynı zamanda tek gecede bitirilecek kadar iyi bir dizi tavsiyesi istendi mi? Yabancı dizilerle haşır neşir olan herkesin bu isteğe sık maruz kaldığını düşünüyorum. Peki, gizem dizilerinin kralı Lost, bir sonraki bölümü merak etmekten tüm sezonunu ara vermeden bitirten Prison Break, muazzam senaryosuyla gerilimin en alasını yaşatan suç dizilerinin en iyilerinden biri Breaking Bad ve daha sayılabilecek birçok efsaneyi izlemiş bir kitleye ne tavsiye edilebilir ki?
Haksızlık etmeyeyim son zamanlarda birçok dizi bu seviyelere çıkabildi. Dizilerle ilgili ilgisiz hemen herkesi peşinden koşturan Game of Thrones‘un, bilim kurgu ve westerni hayal edilmesi oldukça güç bir şekilde bir araya getiren Westworld‘un, eski ve yeni tanrıların mitolojik ama modern savaşını hayranlıkla izlettiren American Gods‘ın, fantastik ve korku türünü dramayla müthiş harmanlayan Stranger Things‘in, distopik yapısıyla totaliter bir dünyanın gerilimini iliklerimizde hissettiren The Handmaid’s Tale‘in veya dram ve gizemin bir bilim kurgudaki mükemmel karışımına harika bir örnek olan Sense8‘in bu seviyeleri gördüğünü kabul etmek gerek. Bu saydıklarıma elbette ekleme yapılabilir ama bunları yabancı dizi izliyorum diyen herkesin izlediğini düşünmek yanlış olmasa gerek.
Peki dizi dünyasında bulunduğu yeri hak etmediğini düşündüğünüz oldukça sıra dışı konusuyla hayret uyandırıp kendine hayran bırakan, tüm yabancı dizi sevenlerin izlemesi gerektiğini düşündüğünüz yapımlar yok mu? Yazarlarımızdan Hafize Mutlu’yla benim var.
Legion
Legion, izlerken çoğu kez boşluğa düştüğüm hakikaten beyin yakıcı bir dizi. Neden mi? Konusuna kısaca değinmeden önce, dizinin bir arada bulunması bile başlı başına kocaman bir şaşırtıcı neden olan türlerine bakmak fikir verebilir. Bilim kurgu, psikolojik gerilim, psikolojik korku, dram, aksiyon.
2017 yılında FX ekranlarında izleyiciyle buluşan Legion, çocukluğundan beri kafasında sesler duyan David Haller’ın hikayesini anlatıyor. Haller, nice hastaneler gezmiş nice doktorlara görünmüş fakat kendisine hiç biri kişilik bölünmesi veya şizofreniden başka bir teşhis koyamamıştır. En sonunda ailesi tarafından bir akıl hastanesine yatırılan Haller, burada bir psikiyatri hastasıyla tanıştıktan sonra, kendisinde akıl hastalığından daha fazlası olabileceği ihtimaliyle karşı karşıya kalır. Kısa süre içerisinde başı, hükümete bağlı ajanlarla derde girince bu düşüncesinde hiç de haksız olmadığı ortaya çıkar.
Marvel Comics’in Legion isimli X-Men evreninde geçen çizgi romanından esinlenen dizi ikinci sezonunu tamamlamış durumda. Bir bilgilendirme daha yapayım, Legion kadar olumlu eleştiriler almasa da onunla ilgili olan The Gifted’ı da izlemeyi düşünebilirsiniz.
The Man in the High Castle (Yüksek Şatodaki Adam)
Philip K Dick’in 1962 tarihli romanından esinlenen ve Amazon Studios aracılığıyla izleyiciyle buluşan The Man in the High Castle, bana göre oldukça şaşırtıcı bir konuya sahip. Kısaca bahsederken bana katılacağınızı düşünüyorum. İlk izlediğimde ben de tam anlamıyla bir şok etkisi yaratmıştı. Zaman zaman şikayet ettiğim demokrasi sisteminin ve ne anlama geldiğini unuttuğum özgürlüğün aslında ne kadar önemli olduğunu başıma vura vura hatırlatmıştı sanki.
The Man in the High Castle, ikinci dünya savaşının bittiğini ama savaşı Müttefik devletler yerine Mihver devletlerinin kazandığı alternatif bir tarihle karşımıza çıkıyor. Dizide Amerika’nın Naziler ve Japonya arasında paylaşıldığı ama bu iki devletin de aralarında soğuk savaşın başladığı bir döneme tanık oluyoruz. Öte yandan hem Nazilerin hem Japonya’nın zulmüne karşı ayakta kalmaya çalışan, Amerikalıların oluşturduğu Direniş isimli örgüt de dizinin merkezinde yer alıyor. Ayrıca tüm bu kaos ortamının yavaş yavaş içine çekilen bir kadının zorlu mücadelesi ön plana çıkarılıyor.
Dirk Gently’s Holistic Detective Agency
Dirk Gently’s Holistic Detective Agency, BBC America tarafından Douglas Adams’ın aynı isimli roman serisinden uyarlanan bir bilim kurgu dizisi. Özellikle ilk sezonuyla kurgusuna hayran kaldığım dizide Bütünsel (Holistic) dedektif Dirk Gently’nin “her şey birbirine bağlıdır” felsefesiyle çözmeye çalıştığı doğaüstü davalar konu ediliyor. Dizi ekranlarda kaldığı iki sezon sonunda hala anlamlandıramadığım bir şekilde iptal kılıcını yediğinde BBC America’nın bu kararını sindiremeyen dizinin hayranları iptale engel olmak için bir kampanya başlattı. Ama 100.000 imzaya ulaşan bu kampanyadan maalesef bir sonuç çıkmadı.
The Haunting of Hill House (Tepedeki Ev)
Shirley Jackson’ın 1959 yılında yayımlanan kitabı, Ulusal Kitap Ödülü finalisti ve 20. yüzyılın en iyi edebi hayalet hikayelerinden biri olarak kabul edilen The Haunting of Hill House, Netflix aracılığıyla ekrana uyarlandı. On bölümlük ilk sezonun sonunda diyebilirim ki uzun zamandır izleyici tam anlamıyla ters köşe yapabileceğini düşündüğüm bir dizi karşıma çıkmıyordu. Dizide geçmişte büyük bir trajedi yaşayan ve aradan yıllar geçse de yaşadıklarının etkisinden kurtulamayan bir ailenin hikayesi korku ve gerilim yüklü olarak zekice işleniyor.
Castle Rock
Stephen King’in aynı isimli kitabından uyarlanan ve Hulu aracılığıyla izleyiciyle buluşan Castle Rock, King’in romanlarından ekrana uyarlanan dizilerin hepsinde olduğu gibi, sunduğu gerilimi muazzam bir gizemle sarmalayarak izleyen herkesi adeta ekrana kitliyor. Konusu ise kısaca, 1991 yılında 11 gün boyunca ortadan kaybolan ve tesadüfen bulunduğunda neler yaşadığını hatırlamayan bir çocuğun hikayesiyle başlıyor. Aradan geçen o kadar zaman sonra günümüzde bir hapishanede benzer bir şekilde bir gencin bulunmasıyla eski defterler yeniden açılıyor.
The Good Place
Komedi, felsefi kurgu, fantastik, distopi gibi bir araya gelmesi bile şaşkınlık verici türlerde olan The Good Place, NBC ekranlarında başarılı iki sezonun ardından üçüncü sezonuyla şu sıralar devam etmekte. Konusuna kısaca değinecek olursam, hayatını kaybettikten sonra kendisini “İyi Yer’de (Good Place)” bulan bir kadın, kişiliğini düşünerek zamanla oraya ait olmadığını fark eder ve bir hata olduğunu düşünmeye başlar. Ama İyi Yerin aksine Kötü Yer’in (Bad Place) ne kadar korkunç olduğunu öğrenince oraya gitmemek için bu hatayı saklamaya ve daha iyi biri olmak için çabalamaya başlar.
Utopia
Utopia suç, dram, aksiyon, bilim kurgu, gizem türlerini başarıyla bir arada bulunduran bir dizi. 2013 yılında Channel 4 ekranlarında izleyiciyle buluşan bu İngiliz dizisi, iki sezonuyla oldukça beğeni topladı. Her ne kadar üçüncü sezonu göremese de zekice kurgulanmış senaryosu ve başarılı çekimleriyle oldukça iyi bir iz bırakmayı başardı. Konusuna kısaca değinmek gerekirse, geçtiğimiz yüzyılın en büyük felaketlerini tahmin ettiği söylenen Ütopya Deneyleri adlı kült grafik romanının el yazmasının yayınlanmamış ikinci cildine ulaşmaya çalışan bir grup insanın ve tehlikeli bir kuruluşun içinde bulunduğu olaylar anlatılıyor. Senaryosuna, çekimlerine, müziklerine hayran kalacağınız Utopia hakkında ufak bir uyarı yapayım, dizi çok fazla bulabileceğiniz şiddet içermekte.
Ergo Proxy
Anime dünyasının şahsına münhasır anlatımıyla olduğu kadar post-apokaliptik konusu ve cyberpunk/steampunk göndermeleriyle türünün de en başarılı örneği olan Ergo Proxy izleyicisini zorlama konusunda da oldukça başarılı olan bir yapım. 2006 yılında yayınlanan anime aslında bilim-kurgu ve psikolojik gerilim türlerinde. Uzak gelecekte geçiyor hikayesi.
Re-L Mayer isimli dedektifimizin yardımcı otoravıyla birlikte, otoravlara bulaşan ve onları farklı davranışlara sürükleyen (cinayet işlemek gibi) virüsü araştırmak için atanır ve hikayemiz başlar. Bu araştırma sırasında Re-L’in yolu Wincent’le kesişecek, Re-L hem kendisiyle, hem yaşadığı dünyayla hem de Wincent’le ilgili oldukça farklı ve ilginç şeyler keşfedecektir. Konu anlatımındaki metaforların çokluğu izleyiciyi yorabilir ama felsefe ve etik gibi konulara ilgisi olanların hemen dikkatini çekeceği göndermeler, replikler ve sahneler seyir zevkini bir hayli yükseltiyor.
Death Parade
2015 yılında 11 bölüm olarak yayınlanan Death Parade, Decim isimli bir karakterin, aynı anda ölen iki kişiye oyun oynatması ve sonuca göre birisini tekrar dünyaya gönderip diğerini de sonsuz boşluğa yollaması üzerine kurulu. Hikayenin ana mekanı bir bar ve aynı anda ölmüş iki kişinin oynadığı oyunlar, bilardo, dart ve bowling gibi bar oyunları… Bu hikayenin neresi ilginç dediğinizi duyar gibiyim.
Fakat oyunları oynarken Decim’in yaptığı küçük dokunuşlar karakterlerimizin gerçek kişiliğini öyle başarılı gösteriyor ki, insanoğlu bu kadar sahte olabilir mi diye düşünüyorsunuz. Yine Decim’in yönlendirmeleriyle ortaya çıkan karakterlerimizin farklı yüzleri, aslında insanoğlunun da farklılığını ve karanlık tarafını anlatıyor. Tabii bazen de iyi tarafını. Hikayenin gidişatının pek ön görülemediği Death Parade sadece insanlığa yaptığı göndermelerle değil, Decim gibi varlıklara da yaptığı göndermelerle ilgi çekmeyi başarıyor.
Subete ga F ni Naru: The Perfect İnsider
2015 yılının bir başka dikkat çeken animesi Subete ga F ni Naru: The Perfect İnsider, 11 bölümlük psikolojik alt metinleri olan seinen türünde bir anime. 13 yaşında ailesini öldürmüş ama zekası ülke çapında ünlü Dr. Magahta Shiki ve hayranlık derecesinde onu araştıran Souhei Saikawa’nın arasında geçen bir akıl oyunu aslında animenin konusu. Saikawa’nın bir de Nishinosono isminde bir öğrencisi var.
Saikawa ve öğrencisi Nishinosono’nın arkadaş grubu Dr. Magahta Shiki’nin kapalı tutulduğu tesisin de içinde bulunduğu adaya tatile gidiyorlar. Bundan sonra tesisde yaşanan cinayeti çözmek ise Saikawa’ya kalıyor. Fakat burada Magahta Shiki’nin rolü çok önemli. Seyir keyfini kaçırmaması açısından konusuyla ilgili daha fazla detay vermek istemiyorum ama yaşanan cinayet olayının sebepleri izleyiciyi fazlasıyla şaşırtacak, karakterlerin psikolojik çıkmazları düşünmeye sevk edecektir.